|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
daha da kötüsü |
worse n.
|
|
Worse still, we shall have awakened unfounded expectations and we shall be fuelling renewed Euroscepticism.
Daha da kötüsü, asılsız beklentiler uyandırmış ve Avrupa şüpheciliğini yeniden körüklemiş olacağız.
More Sentences
|
2 |
General |
daha da geliştirme/geliştirilme |
further development n.
|
|
Allow me to make a number of critical comments about the further development of competition policy per se.
Müsaadenizle, rekabet politikasının daha da geliştirilmesi konusunda bir takım eleştirel yorumlarda bulunacağım.
More Sentences
|
3 |
General |
daha da kötüleştirmek |
worsen v.
|
|
Earlier today, helicopters bombed targets in Gaza, worsening the situation.
Bugün erken saatlerde helikopterler Gazze'deki hedefleri bombalayarak durumu daha da kötüleştirdi.
More Sentences
|
4 |
General |
daha da kötüleşmek |
become worse v.
|
|
The economic and social situation in Iraq has become worse and worse since the Gulf War.
Körfez Savaşı'ndan bu yana Irak'taki ekonomik ve sosyal durum giderek daha da kötüleşti.
More Sentences
|
5 |
General |
daha da zenginleşmek |
get richer v.
|
|
The rich are getting richer and the poor are getting poorer.
Zenginler daha da zenginleşiyor, fakirler daha da fakirleşiyor.
More Sentences
|
6 |
General |
daha da iyi |
even better adj.
|
|
The financial resources should undoubtedly be boosted here so that even better recommendations can be made.
Daha da iyi tavsiyelerde bulunulabilmesi için şüphesiz mali kaynaklar artırılmalıdır.
More Sentences
|
7 |
General |
daha da önemlisi |
more importantly adv.
|
|
More importantly, however, we must make firm proposals that seek to put an end to these despicable acts.
Ancak daha da önemlisi, bu alçakça eylemlere son vermeyi amaçlayan kesin önerilerde bulunmalıyız.
More Sentences
|
8 |
General |
daha da fazla |
even more adv.
|
|
Sustainable transport policy requires even more, or at least other, choices.
Sürdürülebilir ulaştırma politikası daha da fazla ya da en azından başka seçenekler gerektirir.
More Sentences
|
9 |
General |
daha da uzağa |
further away adv.
|
|
The response of the Dutch Government will then probably be to send these supertrawlers even further away.
Bu durumda Hollanda Hükûmeti'nin yanıtı muhtemelen bu süper trolleri daha da uzağa göndermek olacaktır.
More Sentences
|
10 |
General |
daha da önemlisi |
most importantly adv.
|
|
But most importantly, freedom produces opportunity.
Daha da önemlisi özgürleşme fırsat üretir.
More Sentences
|
11 |
General |
daha da önemlisi |
importantly adv.
|
|
The number of deaths keeps increasing and so, less importantly, does the record in physical and economic damage.
Ölü sayısı artmaya devam ediyor ve daha da önemlisi, fiziksel ve ekonomik hasardaki rekor da artıyor.
More Sentences
|
Phrases |
|
12 |
Phrases |
daha da kötüsü |
even worse expr.
|
|
What is even worse is that the European Council now causes the institutional system to come to a standstill.
Daha da kötüsü, Avrupa Konseyi'nin kurumsal sistemin durma noktasına gelmesine neden olmasıdır.
More Sentences
|
13 |
Phrases |
daha da ilerisi |
even further expr.
|
|
The report, which was adopted unanimously by the Parliamentary committee responsible, goes even further.
Sorumlu Parlamento komitesi tarafından oybirliğiyle kabul edilen rapor daha da ileri gitmektedir.
More Sentences
|
|
Colloquial |
|
14 |
Colloquial |
daha da önemlisi |
more importantly adv.
|
|
We not only need friends of fishing; but more importantly, we need friends of fish.
Sadece balıkçılık dostlarına değil, daha da önemlisi balık dostlarına ihtiyacımız var.
More Sentences
|
15 |
Colloquial |
daha da hızlı |
faster and faster adv.
|
|
My heart was beating faster and faster.
Kalbim gitgide daha da hızlı çarpıyordu.
More Sentences
|
General |
|
16 |
General |
daha da fazla olma |
deal n.
|
|
17 |
General |
daha da ekleme |
superadding n.
|
|
18 |
General |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe n.
|
|
19 |
General |
iki ya da daha çok uçağın uçma yeteneğinin birbiriyle kıyaslanması |
flyoff n.
|
|
20 |
General |
tek metinde birleştirilmiş iki ya da daha fazla sayıda yazı |
conflate text n.
|
|
21 |
General |
bir kişinin kendi hayatı hakkında daha önceden farkına varmadığı ya da bilinçaltına ittiği bir gerçeği öğrenmesi |
anagnorisis n.
|
|
22 |
General |
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi |
rock off n.
|
|
23 |
General |
(birini ya da bir şeyi) daha az çekici hale getirme |
deglamorization n.
|
|
24 |
General |
(birini ya da bir şeyi) daha az çekici hale getirme |
deglamorisation n.
|
|
25 |
General |
daha önce cenova'da baş hakimlerden birine verilen unvan |
abbot of the people n.
|
|
26 |
General |
daha da iyisi/beteri |
the topper [usa] n.
|
|
27 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericord n.
|
|
28 |
General |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
misericorde n.
|
|
29 |
General |
uyluklara veya daha da aşağıya kadar uzanan bol giysi |
shirt n.
|
|
30 |
General |
miley cyrus sayesinde daha da popülerleşen hiphop müziğine karşı kalça kıvırtarak yapılan dans |
twerk n.
|
|
31 |
General |
akşamdan kalıp da sabah bir duble daha içmek |
hair of the dog v.
|
|
32 |
General |
daha da eklemek |
superadd v.
|
|
33 |
General |
daha da ileri gitmek |
go further v.
|
|
|
34 |
General |
daha da ileri gitmek |
progress further v.
|
|
35 |
General |
daha da ileriye götürmek |
take something (much) further v.
|
|
36 |
General |
daha da kötü bir hale gelmek |
become worse v.
|
|
37 |
General |
daha da kötü bir hale getirmek |
make worse v.
|
|
38 |
General |
daha da kötü hale gelmek |
become worse v.
|
|
39 |
General |
daha da kötüleşmek |
have become much worse v.
|
|
40 |
General |
daha da genişlemek |
get larger v.
|
|
41 |
General |
daha da/daha fazla borçlanmak |
go deeper into debt v.
|
|
42 |
General |
konuyu daha da karmaşıklaştırmak |
complicate matter further v.
|
|
43 |
General |
daha da önem kazanmak |
become even more important v.
|
|
44 |
General |
daha da belli etmek (göbeği vb) |
accentuate v.
|
|
45 |
General |
daha da belirginleştirmek (göbeği vb) |
accentuate v.
|
|
46 |
General |
daha sıcak ya da soğuk yapmak |
attemper v.
|
|
47 |
General |
daha da kötü hale gelmek |
disimprove v.
|
|
48 |
General |
daha da yakınlaşmak |
closen v.
|
|
49 |
General |
(duruma eklenerek) daha da kötüleştirmek |
compound v.
|
|
50 |
General |
daha da işlemek |
superrefine v.
|
|
51 |
General |
daha da kötüleştirilmiş |
worsened adj.
|
|
52 |
General |
daha da ekleyen |
superadding adj.
|
|
53 |
General |
daha da iyi |
much better adj.
|
|
54 |
General |
sağlığı daha da kötü olan |
worse adj.
|
|
55 |
General |
sağlığı daha da kötüleşmiş |
worsened adj.
|
|
56 |
General |
sıhhati daha da kötüleşmiş |
worsened adj.
|
|
57 |
General |
daha da içteki |
inlying adj.
|
|
58 |
General |
daha da yumuşatılmış |
softened adj.
|
|
59 |
General |
daha (da) |
still adv.
|
|
60 |
General |
daha da şaşırtıcı olan |
more surprisingly adv.
|
|
61 |
General |
daha da şaşırtıcı olarak |
more surprisingly adv.
|
|
62 |
General |
daha da çok |
all the more so adv.
|
|
63 |
General |
daha da büyük bir dereceye kadar |
all the more so adv.
|
|
64 |
General |
daha da iyisi |
even better adv.
|
|
65 |
General |
daha da çok |
only adv.
|
|
66 |
General |
daha da önemlisi |
pressingly (more) adv.
|
|
Phrasals |
|
67 |
Phrasals |
(birisinden ya da bir şeyden) daha iyi olmak |
tower over v.
|
|
68 |
Phrasals |
başkalarına bilgilerinin ya da statülerinin daha yüksek olmalarından ötürü (fikirlerine katılmasanız bile) sizinle ilgili karar almalarına ya da size bir şey yaptırmalarına müsaade etmek |
defer to someone v.
|
|
69 |
Phrasals |
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek |
yoke together v.
|
|
70 |
Phrasals |
(birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden) daha değer vermek |
prize (someone or something) above (someone or something else) v.
|
|
71 |
Phrasals |
birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek |
prize someone or something above someone or something v.
|
|
72 |
Phrasals |
birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek |
put (someone or something) above (someone or something) v.
|
|
73 |
Phrasals |
birine ya da bir şeye başka birinden ya da bir şeyden daha değer vermek |
put someone or something above someone or something v.
|
|
|
74 |
Phrasals |
(birisinden, bir gruptan ya da bir şeyden) daha değerli ya da önemli kabul edilmek |
rank above (someone or something) v.
|
|
75 |
Phrasals |
(birisine ya da bir şeye kıyasla) daha önemli görülmek |
rank above (someone or something) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(birisini, bir grubu ya da bir şeyi) daha değerli görmek |
rank above (someone or something) v.
|
|
77 |
Phrasals |
(birisini, bir grubu ya da bir şeyi) daha önemli saymak |
rank above (someone or something) v.
|
|
78 |
Phrasals |
daha da geliştirmek |
build out v.
|
|
Phrases |
|
79 |
Phrases |
daha da iyisi |
better still expr.
|
|
80 |
Phrases |
daha da ileriye |
further away expr.
|
|
81 |
Phrases |
daha da öteye |
further away expr.
|
|
82 |
Phrases |
daha da … |
ever more... expr.
|
|
Proverb |
|
83 |
Proverb |
karşılaşılan zorluklar insanı daha da güçlendirir |
storms make oaks take roots
|
|
84 |
Proverb |
daha mütevazı da olsa kendi işinin patronu olmak, başkasının yanında çalışmaktan daha iyidir |
better be the head of a dog than the tail of a lion
|
|
85 |
Proverb |
kırk yaşına kadar akıllanmayan daha sonra da akıllanmaz |
a fool at 40 is a fool forever
|
|
86 |
Proverb |
eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın |
if you're in a hole, stop digging
|
|
Colloquial |
|
87 |
Colloquial |
(hindistan'da) alt mevkide birinin daha üst kademedeki birine verdiği hediye |
nuzzer n.
|
|
88 |
Colloquial |
normalden daha hızla işleyen, iş yapan kişi ya da şey |
speed demon n.
|
|
89 |
Colloquial |
teselli etmeye çalışırken daha da üzen veya cesaret kıran kimse |
job’s comforter n.
|
|
90 |
Colloquial |
teselli etmeye çalışırken daha da üzen veya cesaret kıran kimse |
jobs comforter n.
|
|
91 |
Colloquial |
güzeli daha da güzelleştirmeye çalışmak |
gild the lily v.
|
|
92 |
Colloquial |
zararı daha da büyümeden durdurmak |
cut losses v.
|
|
93 |
Colloquial |
bir kişi hakkında söylenen şeyin, diğer kimse için daha da fazla geçerli olduğunu vurgulayan ifade |
that goes double for expr.
|
|
94 |
Colloquial |
daha da neler |
odds bodkins expr.
|
|
95 |
Colloquial |
daha da neler |
odd's bodkins expr.
|
|
96 |
Colloquial |
daha da iyisi |
better yet expr.
|
|
97 |
Colloquial |
hatta daha da fazla |
and then some expr.
|
|
98 |
Colloquial |
işin daha da şaşırtıcı yanı |
all the more amazing expr.
|
|
99 |
Colloquial |
işin daha da ilginci |
all the more amazing expr.
|
|
100 |
Colloquial |
(o kadar da iyi değil) daha iyilerini/iyisini görmüştüm |
seen better expr.
|
|
101 |
Colloquial |
daha da kötü |
a (damn) sight worse expr.
|
|
102 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
103 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
104 |
Colloquial |
daha da iyi |
all to the better expr.
|
|
105 |
Colloquial |
daha da fazla |
all the expr.
|
|
106 |
Colloquial |
daha da iyi |
all to the better expr.
|
|
107 |
Colloquial |
çıta daha da yükselmeye devam ediyor |
the bar keeps moving higher expr.
|
|
Idioms |
|
108 |
Idioms |
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması |
blame game n.
|
|
109 |
Idioms |
işleri/durumu daha da zorlaştıran şey |
a final turn of the screw n.
|
|
110 |
Idioms |
işleri/durumu katlanılması daha da zor hale getiren şey |
a final turn of the screw n.
|
|
111 |
Idioms |
işleri/durumu daha da zorlaştıran şey |
a last turn of the screw n.
|
|
112 |
Idioms |
işleri/durumu katlanılması daha da zor hale getiren şey |
a last turn of the screw n.
|
|
113 |
Idioms |
işlerin/durumun (daha da) kötüleşmesi/kötüye gitmesi |
a turn of the screw n.
|
|
114 |
Idioms |
bir şeyi daha az keyifli/başarılı ya da önemli hale getirmek |
throw a wet blanket over (something) v.
|
|
115 |
Idioms |
bir şeyi daha az keyifli/başarılı ya da önemli hale getirmek |
throw a wet blanket over something v.
|
|
116 |
Idioms |
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek |
stop the bleeding v.
|
|
117 |
Idioms |
her geçen gün (daha da) yaşlanmak |
not getting any younger v.
|
|
118 |
Idioms |
birinin içinde bulunduğu durumu daha da zorlaştırmak |
tighten the noose v.
|
|
119 |
Idioms |
daha da kötüye gitmek |
go from bad to worse v.
|
|
120 |
Idioms |
daha da kötüleşmek |
go to hell in a handbasket v.
|
|
121 |
Idioms |
daha da kötüleşmek |
go to hell in a bucket v.
|
|
122 |
Idioms |
daha da karmaşık hale getirmek |
open up a can of worms v.
|
|
123 |
Idioms |
daha da dibe batmak |
get in deeper v.
|
|
124 |
Idioms |
daha da kötüleşmek |
go from bad to worse v.
|
|
125 |
Idioms |
gitgide daha da kötüleşmek |
go from bad to worse v.
|
|
126 |
Idioms |
zararı daha da büyümeden durdumak |
cut one's losses v.
|
|
127 |
Idioms |
bir şeye daha inandırıcı ve mümkün kılmak için detaylandırmak, açmak ya da ek bilgi vermek |
lend support to (something) v.
|
|
128 |
Idioms |
gerçekte olduğundan daha iyi ya da geleceği daha parlak görünmek |
flatter to deceive v.
|
|
129 |
Idioms |
işler daha da zorlaşmadan bırakmak/vazgeçmek |
quit while the going is good v.
|
|
130 |
Idioms |
birini ya da bir şeyi birisi ya da bir şeyden daha değerli görmek |
put (someone or something) in front of (someone or something) v.
|
|
131 |
Idioms |
daha da alçalmak |
sink to new depths v.
|
|
132 |
Idioms |
ortalığı daha da alevlendirmek |
add to the fire/flames v.
|
|
133 |
Idioms |
ortalığı daha da alevlendirmek |
fuel to the fire/flames v.
|
|
134 |
Idioms |
zararı daha da büyümeden durdurmak |
cut your losses v.
|
|
135 |
Idioms |
işleri/durumu daha da kötüleştirmek |
make matters worse v.
|
|
136 |
Idioms |
işleri/durumu daha da zorlaştırmak |
make matters worse v.
|
|
137 |
Idioms |
işleri/durumu daha da çirkinleştirmek |
make matters worse v.
|
|
138 |
Idioms |
her geçen gün (daha da) yaşlanmak |
not be getting any younger v.
|
|
139 |
Idioms |
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim |
black on black adj.
|
|
140 |
Idioms |
git gide daha da kötüleşen |
all downhill from here adj.
|
|
141 |
Idioms |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to be expr.
|
|
142 |
Idioms |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to come expr.
|
|
143 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
144 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
145 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
146 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
147 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
|
|
148 |
Idioms |
birinin başına gelen şeyin başkasını daha da kötü etkilemesi |
when a sneezes, b catches a cold expr.
|
|
149 |
Idioms |
daha da fazlası |
all that and then some expr.
|
|
150 |
Idioms |
daha iyi olması gerekirken daha da kötüye gitme |
one step forward two steps back expr.
|
|
151 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with brass knobs on expr.
|
|
152 |
Idioms |
gitgide daha da yavaşlayarak |
slower and slower expr.
|
|
153 |
Idioms |
hatta daha da fazla |
with knobs on expr.
|
|
154 |
Idioms |
daha da beter |
it's all downhill expr.
|
|
155 |
Idioms |
daha da kötüye |
from bad to worse expr.
|
|
156 |
Idioms |
daha da önemlisi |
more to the point expr.
|
|
157 |
Idioms |
daha da kritik olan |
more to the point expr.
|
|
Speaking |
|
158 |
Speaking |
bunu daha da kötüleştirmeyelim |
let's not make it worse expr.
|
|
159 |
Speaking |
bırak da biraz daha dinlensinler |
let them rest a little while longer expr.
|
|
160 |
Speaking |
çok daha da kötüsünü yaptılar |
they did something much worse expr.
|
|
161 |
Speaking |
daha da kötüsü |
what's worse expr.
|
|
162 |
Speaking |
(o kadar da iyi değil) daha iyilerini/iyisini görmüştüm |
I've seen better expr.
|
|
163 |
Speaking |
(zaten kötü olan bu durum) daha da kötüleşiyor/daha da kötü oldu |
this is going from bad to worse expr.
|
|
Trade/Economic |
|
164 |
Trade/Economic |
daha önce geçersiz olan blokları veya işlemleri geçerli kılan (ya da tam tersi) protokolde gerçekleşen değişikliğe verilen isim |
hard fork n.
|
|
165 |
Trade/Economic |
dönüşümlü kredi kooperatifi olarak işleyen on iki ya da daha fazla insanın toplandığı yapı |
stokvel n.
|
|
166 |
Trade/Economic |
iki ya da daha fazla sayıdaki ülke arasındaki gümrük tarifesi rekabeti |
tariff war n.
|
|
167 |
Trade/Economic |
iki ya da daha fazla firmanın çıkarlarını birleştirmelerine ilişkin sözleşme |
pooling arrangement n.
|
|
168 |
Trade/Economic |
kambiyo senedini vadesinde ya da daha önce iskontolu olarak ödeme |
retiring a bill n.
|
|
169 |
Trade/Economic |
satılan ya da satın alınan miktardan daha az |
underage adj.
|
|
170 |
Trade/Economic |
daha da değer kazanan |
strengthening adj.
|
|
Law |
|
171 |
Law |
bir dava yada ihtilaf hakkında yerel mahkemeler ya da yetkili organların, uluslararasi mahkeme yada yetkili organlardan daha iyi karar verebileceği ilkesi |
margin of appreciation n.
|
|
172 |
Law |
geç tamamlanmış olsa da gerçek tarihinden daha erken bir tarihte tamamlanmış gibi muamele etmek |
relate back v.
|
|
173 |
Law |
geç tamamlanmış olsa da gerçek tarihinden daha erken bir tarihte tamamlanmış gibi muamele etmek |
relation back v.
|
|
Politics |
|
174 |
Politics |
(kanada'da) ilerici muhafazakar parti'nin diğer üyelere göre daha az muhafazakar olan üyesi |
red tory [canadian] n.
|
|
175 |
Politics |
daha üst düzeydeki yetkili kadrosunun boş olmasından ötürü altındaki birkaç makamı da boş ilan etme |
spill [australia] n.
|
|
Insurance |
|
176 |
Insurance |
'da veya daha önce |
on or before adv.
|
|
Technical |
|
177 |
Technical |
göreceli hareket yapmayacak şekilde iki ya da daha fazla parçanın birbirine bağlanması |
positive locking n.
|
|
178 |
Technical |
göreceli hareket yapmayacak şekilde iki ya da daha fazla parçanın birbirine bağlanması |
form-fitting n.
|
|
179 |
Technical |
iki ya da daha fazla uydu sinyalini tek bir kabloda birleştiren aygıt |
destacker n.
|
|
180 |
Technical |
iki ya da daha fazla cam türünden oluşan bileşik mercek |
achromatic lens n.
|
|
181 |
Technical |
mıknatısların bir araya gelerek daha da güçlenmesi |
magnetic battery n.
|
|
182 |
Technical |
iki ya da daha fazla şeyi birbirine uyumlu hale getirmek |
synchronise v.
|
|
183 |
Technical |
iki ya da daha fazla şeyi birbirine uyumlu hale getirmek |
synchronize v.
|
|
184 |
Technical |
bir tarafı daha büyük ya da daha alçak |
lopsided adj.
|
|
Computer |
|
185 |
Computer |
bir ya da daha fazla dosya içeren zip formatında sıkıştırılmış dosya |
zip file n.
|
|
186 |
Computer |
bir ya da daha fazla dosya içeren zip formatında sıkıştırılmış dosya |
zip archive n.
|
|
187 |
Computer |
bir ya da daha fazla dosya içeren zip formatında sıkıştırılmış dosya |
zipped file n.
|
|
188 |
Computer |
bir ya da daha fazla dosya içeren zip formatında sıkıştırılmış dosya |
zipped archive n.
|
|
Architecture |
|
189 |
Architecture |
yüzeyde oluklar açarak ya da yüzeyi kazıyarak daha iyi yapışma sağlama |
key n.
|
|
Construction |
|
190 |
Construction |
yapıya daha heybetli bir görünüm vermek için çatının sırtı ( ya da merkez hattı) boyunca yükselen duvar |
roof comb n.
|
|
191 |
Construction |
yapıya daha heybetli bir görünüm vermek için çatının sırtı ( ya da merkez hattı) boyunca yükselen duvar |
roof crest n.
|
|
Automotive |
|
192 |
Automotive |
bir araçta aynı kasa ya da yürüyen aksam gibi kısımları paylaşarak iki veya daha fazla marka ismi ve amblemi altında pazarlama yöntemi |
badge engineering n.
|
|
193 |
Automotive |
bir araçta aynı kasa ya da yürüyen aksam gibi kısımları paylaşarak iki veya daha fazla marka ismi ve amblemi altında pazarlama yöntemi |
rebadging n.
|
|
Transportation |
|
194 |
Transportation |
kiralık taksi hizmeti (amerika'da sarı ticari taksilerden farklı olmak üzere caddelerde müşteri aramayan ve sadece telefon ile çağırabileceğiniz daha lüks otomobillerden oluşan size özel taksi hizmeti) |
livery cab service n.
|
|
Railway |
|
195 |
Railway |
üzerinde iki ya da daha fazla trenin seyahatine yasal olarak izin verilen hat bloğu |
cautionary block n.
|
|
Aeronautic |
|
196 |
Aeronautic |
geleneksel tipteki uçaklardan daha fazla sayıda yolcu taşıyabilen ve iki ya da daha çok koridoru olan uçak |
wide-bodied aircraft n.
|
|
197 |
Aeronautic |
kanat ucuna doğru ya da kanat ucuna daha yakın olarak yerleştirilmiş |
outboard n.
|
|
198 |
Aeronautic |
uçağın bir kanadının diğer kanada göre alçak ya da daha yüksek olduğu pozisyon |
bank n.
|
|
Medical |
|
199 |
Medical |
kulakçıklarda bir ya da daha fazla hızlı dolaşımdan kaynaklanan bir aritmi |
atrial flutter n.
|
|
200 |
Medical |
iki ya da daha fazla benzer virüsten elde edilen |
reassortant adj.
|
|
Psychology |
|
201 |
Psychology |
iki ya da daha fazla zihin arasında olan |
interpsychic adj.
|
|
Gastronomy |
|
202 |
Gastronomy |
genellikle karıştırılarak hazırlanan alkollü içeceklerde kullanılan, 190 derece ya da daha yüksek bir derecede damıtılmış etil alkol |
neutral spirits n.
|
|
203 |
Gastronomy |
malt viskinin iki ya da daha fazla malt ile karıştırılması |
vatted malt n.
|
|
Physics |
|
204 |
Physics |
saydam, iletken olmayan sıvı ya da katı malzeme içerisinden ışık hızından daha yüksek bir hızda yüklü bir parçacık geçirilmesiyle oluşan ışıma |
cherenkov effect n.
|
|
Chemistry |
|
205 |
Chemistry |
iki ya da daha fazla molekülün zincir gibi iç içe geçerek bağlanması ile oluşan bileşik türü |
catenane n.
|
|
206 |
Chemistry |
bir ya da daha fazla hidrojen bağı ile halka oluşturma işlemi |
chelation n.
|
|
207 |
Chemistry |
bir maddenin orijinal maddeden ve birbirinden farklı iki ya da daha fazla maddeye ayrışması |
chemical decomposition reaction n.
|
|
208 |
Chemistry |
kimyasal bileşim ile molekül parçası oluşturan iki ya da daha fazla atom |
chemical group n.
|
|
209 |
Chemistry |
bir veya daha fazla nitrit ya da nitrat grubu içeren organik bileşik |
nitro compound n.
|
|
Astrology |
|
210 |
Astrology |
sinastri (2 ya da daha fazla doğum haritasının birbiri ile kıyaslanması) |
synastry n.
|
|
Zoology |
|
211 |
Zoology |
bir kuşun kuyruğundaki uzun tüyleri örten ve kimi zaman daha da uzun olan tüyler |
tail coverts n.
|
|
212 |
Zoology |
hindistan ve malaya'da bulunan, fare geyiğinden biraz daha büyük bir yaban geyiği |
napu (tragulus javanicus) n.
|
|
213 |
Zoology |
bir ya da daha fazla tıranğı veya pençesi olan |
unguiculate n.
|
|
214 |
Zoology |
karınca veya termitlerde açlıktan ölüme mahkûm edilen ilk ya da daha sonraki kuluçkardaki cüce işciler |
nanitic workers n.
|
|
215 |
Zoology |
karınca veya termitlerde açlıktan ölüme mahkûm edilen ilk ya da daha sonraki kuluçkardaki cüce işciler |
nanitic n.
|
|
216 |
Zoology |
bir ya da daha fazla tıranğı veya pençesi olan |
unguiculated adj.
|
|
Botanic |
|
217 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
fanweed (thlaspi arvense) n.
|
|
218 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
field pennycress n.
|
|
219 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
french weed n.
|
|
220 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
mithridate mustard n.
|
|
221 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
penny grass n.
|
|
222 |
Botanic |
daha önce kuzey amerika'da yetişmeyen fakat sonradan getirilen, yuvarlak ve düz tohum kabukları olan kötü kokulu bir avrasya otu |
stinkweed n.
|
|
223 |
Botanic |
avrupa ve amerika'da yetişen erik ağaçlarının meyvelerine göre soğuğa daha az dayanıklı olan meyveler veren çin'e özgü bir ağaç |
japanese plum (prunus salicina) n.
|
|
224 |
Botanic |
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot |
wild chamomile n.
|
|
225 |
Botanic |
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot |
matricaria recutita n.
|
|
226 |
Botanic |
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot |
sweet false chamomile n.
|
|
227 |
Botanic |
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot |
matricaria chamomilla n.
|
|
228 |
Botanic |
avrasya'da yetişen, görünüş ve tıbbi kullanım açısından papatyaya benzeyen fakat tadı daha acı olan tek yıllık bir ot |
german chamomile n.
|
|
Social Sciences |
|
229 |
Social Sciences |
(avustralya'da) eskiden avustralya'da üretilen kültürel eserlerin britanya ve avrupa'da üretilenlerden daha düşük olduğu inancı |
cultural cringe n.
|
|
Education |
|
230 |
Education |
daha ileri derecesi olmayan ya da gerektirmeyen (eğitim kurumu/programı) |
terminal adj.
|
|
Literature |
|
231 |
Literature |
iki ya da daha fazla dilde yazılmış (şiir) |
macaronian adj.
|
|
Linguistics |
|
232 |
Linguistics |
mısır'da m.ö. 7. veya 6. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlayan, hiyeratik karakterin daha basit bir hali olan yazı biçimi |
demotic alphabet n.
|
|
233 |
Linguistics |
mısır'da m.ö. 7. veya 6. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlayan, hiyeratik karakterin daha basit hali olan yazı biçimi |
epistolographic character n.
|
|
234 |
Linguistics |
mısır'da m.ö. 7. veya 6. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlayan, hiyeratik karakterin daha basit hali olan yazı biçimi |
enchorial character n.
|
|
235 |
Linguistics |
daha makul ifade yerine kullanılan argo ya da saldırgan ifade |
dysphemism n.
|
|
236 |
Linguistics |
daha makul ifade yerine argo ya da saldırgan ifade kullanan |
dysphemistic adj.
|
|
History |
|
237 |
History |
moğol hükümdarı cengiz han tarafından hizmete sokulup yoğun bir şekilde kullanılan ve büyütülen, daha sonraki hükümdarlar tarafından da kullanılan posta sistemi |
yam [mongolian] n.
|
|
238 |
History |
orta çağ'da ağır yaralı düşmanın daha fazla acı çekmesini önlemek için canını almaya yarayan kama |
miserere n.
|
|
Military |
|
239 |
Military |
bir komutanın yönetimindeki iki ya da daha fazla uçak filosu |
carrier air group n.
|
|
240 |
Military |
bir komutanın yönetiminde, operasyonun idari ve taktik işleri için iki ya da daha fazla uçak filosundan oluşturulan grup |
carrier air wing n.
|
|
241 |
Military |
aktive edildiğinde iki veya daha fazla kimyasal ya da biyolojik maddeye ayrışan mühimmat |
multi-agent munition n.
|
|
Sport |
|
242 |
Sport |
(golfte) dört turluk golf maçının son iki turuna kalabilmek için gereken sayıyı ya da daha fazlasını kazanmak |
make the cut v.
|
|
243 |
Sport |
(golfte) dört turluk golf maçının son iki turuna kalabilmek için gereken sayıyı ya da daha fazlasını kazanamamak |
miss the cut v.
|
|
Basketball |
|
244 |
Basketball |
savunma ribaundunun alınması sonrası fast break'e giderken, yarı sahada veya daha da ilerideki bir oyuncuya pas verilmesi |
outlet pass n.
|
|
Art |
|
245 |
Art |
floransa'da daha çok italyan rönesans tablolarının sergilendiği bir sanat galerisi |
uffizi n.
|
|
Theatre |
|
246 |
Theatre |
(ana karakterin tercihlerini okuyucunun gözünde daha anlaşılır kılmak için oluşturulan) ana karakterin tercihlerinin tam tersini yansıtan ya da onun tercihlerini engelleyen karakter |
foil character n.
|
|
Ornithology |
|
247 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
troop duck (aythya marila nearctica) n.
|
|
248 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
greater scaup duck n.
|
|
249 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
greater scaup n.
|
|
250 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
scaup duck n.
|
|
251 |
Ornithology |
güney avrupa, kuzey afrika ve güney asya'da dişisinden daha küçük olan şahin |
lanneret n.
|
|
Reptiles |
|
252 |
Reptiles |
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan |
asp (vipera aspis) n.
|
|
253 |
Reptiles |
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan |
asp viper n.
|
|
254 |
Reptiles |
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan |
european asp n.
|
|
255 |
Reptiles |
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan |
aspic viper n.
|
|
Slang |
|
256 |
Slang |
kadınlar için olan hizmet ya da ürünlerde uygulanan erkeklerinkine oranla daha yüksek fiyat |
pink tax n.
|
|
257 |
Slang |
o da ne oluyor öyle (biraz daha açık konuş) |
what's that when it's at home expr.
|
|
Modern Slang |
|
258 |
Modern Slang |
nesneleri gerçekte olduğundan daha büyük ya da küçük veya daha uzak ya da yakın algılama veya görsel dışındaki diğer duyuların bozulmasıyla gelişen bir algı bozukluğu |
alice in wonderland syndrome n.
|
|